YaşayanÇanakkale Ruhu Bir Hilal Uğruna: Makedonya'dan Çanakkale'ye Yaşanmış Hikayeler Yunus Emre'nin Düşünce Dünyası ve Balkanlar Buhara, Bursa, Bosna Güzergâhında Yunus Emre Bizim Yunus Bosna-Hersek'te Güncel Durum Konferans: "2021 Bulgaristan Seçimleri" İletişim EBAMER Kitaplığı
askerler: - cephane miz kalmadi, diye söylendiler. - cephaneniz yoksa süngünüz var! bunu söyleyen mustafa kemal, hemen askere: - süngü taaak! kumandasini verdi ve arkasindan da: - yere yat! emrini vererek onlari yere yatirdi. türk askeri süngü takip yere yatinca düsman da yere yatti. mustafa kemal, bundan sonra, alaydan ilk
Öylebir Ecdad'ın torunu olmak hem güzel hem üzücü. Üzücü olan ise böylesine kahraman bir milletin şimdiki torunları olarak onlara layık olmayışımız. Dinleye
rzHDs.
Haberler > Çanakkale Zaferinin 100. Yılında Çanakkale Efsaneleri - 1123 - 1651 Cepheden Cepheye İstek Şarkı Uğurluel, karşılıklı siperlerin yaklaşık 8 metre olduğu Bombasırtı'nda, Türk ve Anzak siperleri arasındaki karşılıklı alışverişlerden de bahsetti. Talha Uğurluel, 'Gece karanlık çökünce savaş duruyor. Aradaki mesafe 8 metre. Aralarındaki her hareketi hissedebiliyorlar. Avustralya - Yeni Zelandalıların bulunduğu siperde gece gitar çalıyorlar, bizimkiler de dinliyorlarmış. Şarkı bitince bazen bizimkiler alkış tutarlarmış. Karşı taraftakiler de tabii şaşırır. 'Bunlar ne biçim insanlar' diye. Bazen de bizim askerimiz bir türkü patlatıyor, karşı taraftan alkışlar. Burada manidar olan şu. Türkü okunuyor, alkış yapılıyor, bazen de istek yapılıyor. Kağıda yazıyorlar, taşa sarıp bu tarafa atıyorlar. Bizimkiler alıp okuyor, 'Dün akşam söylediğiniz o güzel şeyi tekrar söyler misiniz?' Bizimki bir daha okuyor, yine alkışlar. Aradan birkaç gün geçiyor, istek yaptıkları halde Türkü okunmuyor. Anzak tarafından bir kağıda yazıp atıyorlar; 'Kaç gündür istediğimiz halde, o güzel şeyleri neden söylemiyorsunuz?' Bizimkiler alıp okuyorlar, sonra, 'Çünkü siz, 3 gün önce o güzel sesli askerimizi vurdunuz' yanıtını yazıp atıyorlar' şeklinde arasında sadece türkülerin değil yiyeceklerin de paylaşıldığını anlatan araştırmacı yazar Basri Sütlü, 'Yakın siperlerle alakalı bir Fransız hatırası var yine kaynaklarda yer alan. Bir gün Fransızlar, bizim siperlerin olduğu yere bazı 'mundar' şeyler diye adlandırılan bir şeyler atıyorlar. Artık ne attılarsa alay etmek için. Fakat bizim askerimiz, karşılığında mendil içerisinde ceviz, kuru üzüm sarıp onu atıyorlar. Tabii Fransızlar mahcup oluyor. Bu sefer peksimet türü şeyler atıyorlar. Hatıralarda, 'Bir daha o siperden bize ateş edilmedi' yazıyor' ifadelerini kullandı. 1. Bulutun Koruması Menkıbelerde bir başka mucizevî yardım da bir İngiliz Alayının bulutların içinde kayboluşu biçimindedir. Olay şu şekilde anlatılmaktadır;' O gün Kraliyet Alayı taze kuvvetlerle bu saldırıda görev aldı. Sağ cenahta yer alan bu alay, daha az bir mukavemetle karşılaştığı için hızla ilerlemeye başlamıştı. Alay, Azmak Deresi' nin kuru yatağını geçmiş, Kayacık Ağrılı mevkiinden Damakçı Bayırı'na doğru yürüyordu. Karşılarında küçük bir tepe vardı. Tepenin üzerinde garip, soluk renkte bir bulut sol taraftaki Ağıl Dere' ye inmeden tepeye doğru ilerledi ve bulutun içine girip kayboldular. Yâni alanda askerlerin Mestan Tepe' den şaşkın bakışları arasında 7-8 değişik bulutla daha birleşerek Trakya istikametine doğru uçup gittiler. Orada bulunan 267 İngiliz askerinden hiçbirinin izine bir daha rastlanamamıştır.' 2. Nöbet Tutan Asker Askerlerdenbiri gece 2-4 nöbetine çıkıyor. Nöbet sırasında yaşlı,bembeyaz elbiseli birteyze askere yaklaşır ve oğlum sen git temizlen ben senin yerine nöbet tutarımzamana kadar diyor ve silahı alıp askerin yerinde veyorgunluğun da etkisiyle önce birşey farketmeyen asker koğuşa geldiğinde birdenaklına geliyor o yaşlı teyze buraya nasıl geldi nerden geldi gibi...Sonra buolayı yanındaki koğuş arkadaşına da anlattıktan sonra yıkanmak için sırada askerin nöbetinde olup olmadığını kontrol etmek için bölükkomutanı kontrole gidiyor,ama askeri yerinde göremiyor,daha da yaklaşıncasilahın yerden yüksekte tutulur bir vaziyette görüyor başka birşeygörmüyor,silahı almaya çalışıyor,yapamıyor,gücü etmiyor birkaç denemeden sonrasilahını çıkarıyor ve tüfeğe doğru 2 el ateş ediyor,tüfek yere o askerin bulunmasını istiyor koğuşta bulunamayan asker kısa bir süresonra banyoda karnına 2 kurşun yarası olarak ölü bulunuyor. 3. Borçlu Asker Çanakkale'de Kocadere köyünde büyük bir “ SargıYeri ” kurulur. Kimi Erzurumlu , kimi Bosnalı , Kimi Adanalı , Kimi Gürünlü,Kimi Halepli çok sayıda yaralı getiriliyor... Yaralılardan biri de Çanakkale Lapsekinin BeybaşKöyündendir ve yarası oldukça ağırdır. Zor nefes alıp vermektedir. Alçalıpyükselen göğsünü biraz daha tutabilmek için komutanının elbisesine alıp vermesi oldukça zorlaşır ama tane tane kelimeler dökülür dudaklarından. ' Ölmeihtimalim çok fazla... Ben bir pusula yazdım... Arkadaşımaulaştırın...' Tekrar derinnefes alıp, defalarca yutkunur ' Benköylüm Lapseki' li İbrahim Onbaşından 1 Mecit borç almıştım .Kendisinigöremedim. Belki ölürüm. Ölürsem söyleyin hakkını helal etsin bana ' ' KomutanSen merak etme evladım ' der kanıyla kırmızıya boyanmış alnını eliyleokşar. Ve az sonra komutanının kollarında şehit olur ve son sözüde 'söyleyin hakkını helal etsin ' olur... Aradan fazlazaman geçmez. Oraya sürekli yaralılar getiriliyor. Bunlardan çoğu daha sargıyerine ulaştırılmadan şehit düşüyor. Şehitlerin üzerinden çıkan eşyalar,künyeler komutana ulaştırılıyor. İşte yine bir künye ve yine bir göz yaşlarını silmeye daha fırsat bulamamıştır. Pusulayı açar,hıçkırarak okur ve olduğu yere yığılır kalır. Ellerini yüzüne kapatır, netitremesine nede göz yaşlarına engel olamaz 'Ben BeybaşKöyünden arkadaşım Halil'e 1 mecit borç verdiydim. Kendisi beni göremedi. Birazsonra taarruza kalkacağız. Belki ben dönemem. Arkadaşıma söyleyin ben hakkımıhelal ettim 4. İnsanlık Dersi Çanakkale Savaslar'Inda savasIp, bir kolu ile bir ayagInI kaybeden FransIz Generali Bridges, yurduna döndükten sonra anlattIgI bir savas hatIrasInda söyle diyor'FransIzlar, Türkler gibi mert bir milletle savastIklarI için daima iftihar sahasInda dögüs ve ölülerin arasInda dolasIyorduk az evvel, Türk ve FransIz askerleri süngü süngüye gelip agIr zaliyat sIrada gördügüm bir hadiseyi ömrüm boyunca bir FransIz askeri yatIyor, bir Türk askeride kendi gölegini yIrtmIs onun yaralarInI sarIyor, kanlarInI vasItasI ile söyle bir konusma yaptIk - Niçin öldürmek istedigin askere ediyorsun? Mecalsiz haldeki Türk askeri su karsIlIgI verdi 'Bu FransIz yaralanInca cebinden yaslI bir kadIn resmi söyledi, anlamadIm ama herhalde annesi ise kimsem ki, o kurtulsun, anasInIn yanIna dönsün'. Bu asil ve alicenap duygu karsIsInda hüngür hüngür aglamaya sIrada, emir subayIm Türk askerinin yakasInI anda gördügüm manzaradan yanaklarImdan sIzan yaslarImI dondurdugunu Türk askerinin gögsünde bizim askerinkinden çok agIr bir süngü yarasI vardI ve bu yaraya bir tutan ot sonra ikisi de öldüler...' 5. Nusret Mayın Gemisinin Mucizevi Kurtuluşu NusretMayın Gemisi Çanakkale savaşına noktayı koyacak olan görevine çıktığı geceKaranlık Liman ile Seddülbahir arasındaki mayınları toplayıp yerinideğiştirirken O''nu koruyan Anadolu Feneri de bir İngiliz Gemisi üzerineprojektörleri dikmiş ve gemiyi takibe almıştı. Fakat birden Anadolu Feneriarıza yaptı. Nusret Mayın Gemisi telaşla ışıklarını söndürdü. İngiliz gemisi busefer kendi projektörleriyle denizi taramaya başladı. Geçen dakikalar içindeNusret Mayın Gemisi tam yakalanacağı anda birden Anadolu Feneri tekrarçalışmaya başladı. İngiliz gemisinin projektörleri üzerine kendiprojektörlerini dikti ve iki ışık arasında kalan Nusret muhakkak bir hezimettenkurtuldu. Görevini yerine getirip geri döndüğünde bu heyecana kalbi dayanamayangemi kaptanı ,Hakkı Bey' in naşını da karaya çıkardı. Anadolu Feneri' ninhiçbir tamirat yapılmadan kendiliğinden çalıştığını öğrenen gemi komutanı NazmiBey, bu olayın bir mucize olduğunu daha sonraki günlerde yazdığı başkabulutun koruması ile ilgili anlatılan iki menkıbe daha vardır. Yine 'UçanTürkler' adlı anlatılan bir menkıbe daha vardır.
Hikayemizi Okuyan Kişi Sayısı 552Vatan sevgisi ve Aşkı ile bu uğurda, vatan için şehit olmuş Kahramanlarımıza ait kahramanlık öyküleri paylaşmak istiyoruz,Salona eli bağlı üç kişi getirildi, sanık sırasına başkanı Saruhan Mebusu Mustafa Necati, sanıklardan en yaşlısına, ihtiyar köylüye sordu. -Baba Adın ne?Dinleyicilerde bir ferahlama bu ihtiyarın suçu ötekilerden daha hafifti. Bu yüzden ilk ayağa adı ?-Ramazan-Nerelisin ?-İnebolu’nun Çatal sen askerden kaçan oğlunu evinde saklamış, bir asker kaçağına yataklık etmişsin!-Tövbe de Reis bey !-Ben tövbe dedim, sen ne dersin ?İhtiyar köylü başkanın üstelemesinden sıkılmıştı. Elini koynuna sokup yıpranmış, buruşuk iki tomar kağıt çıkardı kürsüye doğru salladı-Reis Bey, Reis Bey!..Şu kafa kağıtlarının içini okusan bana dediğinden utanırsın!..-Neden ?-Bu kağıtlar Balkan Harbin’de ve Çanakkale de şehit düşen oğullarımın nüfus aslanını millet için şehit veren baba, üçüncü oğlunu bu ölüm dirim savaşında bir kahpe gibi gizlemez Reis Bey!Salonda çıt yoktu. Mahkeme üyeleri birbirlerinin yüzüne baktılar. Şaşkındılar. İhtiyar birden yamalı mintanını yırttı. Çıplak, ak kıllı göğsü dışarı gel Reis Bey, yakın gelde şu kalbura dönmüş göğsüme bak! Bu gördüğün yaraları Makedonya’da Bulgar çeteleri ile döğüşürken aldım. Sekiz yıl askerliğim var benim. Kurşun yarasına yara demem. Şehit arslanlarımın yarasıdır bağrımı delen. Benim oğlum askerden kaçsa bile ben saklamam. Bunu böyle bil !Mustafa Necati Bey sıkıntısını gizleyemeyerek sordu-Peki baba. Oğlunu en son ne zaman, nerede gördün ?-En son ilk kar düştüğünde gördüm. Aha şurada, Kastamonu askerlik şubesinin önünde. Ankaraya selametlerken…-Sonra hiç haber almadın mı?”İhtiyar soruyu beklemediği belliydi. Kuşkulu gözlerle dinleyicilerden yana birilerinden, birilerinin bir şeyler söylemesinden korkuyordu süre sağına soluna tükenmiş bir sesle başkana döndü-Diyecem diyecem, emme o itin ipini de ben çekecem!Başkan gün görmüş geçirmiş bir tavırla sordu-Anlat bakalım baba !-Askerin bazısı Halifecilere kandırılmış, başıbozuk olmuş dediler. Askerden kaçanları ortalıkta görmüyorduk, emme kulağımıza geliyordu. Kaçaklar yakalanırım korkusuna evine ocağına gelmezmiş. Kimi dağa çıkıp eşkiyalık edermiş. Kimi de bir kıyıya siner mektup yazıp evden para istermiş. Bir ay önce bana da bir mektup geldi. Muhtar getirdi. Hah dedim, oğlan askerden kaçtı para ister. Benim okumam yazmam yok. Utancımdan kimseye okutamadım. Muhtar her önüne gelene demiş bana mektup geldiğini. Ele güne bakamaz oldum. Dünyaya kahrettim eve eğildi, bağlı elleriyle yün çorabının arasından katlanmış bir kağıt mektup bu!.. Alın okuyun. Neredeyim diyorsa gidin yakalayın. Asarken de ipini bana çektirin!Mahkeme başkanı Mustafa Necati kağıdı açtı, yerinden fırladı, ağlayarak kürsüden indi. İhtiyarın önüne sesiyle hıçkırdı-Baba bizi bağışla. Küçük oğlun da İnönü’de şehit düşmüş. Sana gelen mektup askerlik şubesinin şehitlik il muhaberi elini öpmek isteyen Mustafa Necati Beyi durdurdu-VATAN SAĞ OLSUN!.. SİZ ASLANLARIM SAĞ OLUN!…İhtiyar sessizce ağlamaya başladı. Çıplak ak kıllı göğsü körük gibi inip kalkıyor, kırışık yanaklarından süzülen gözyaşları sakallarının içinde hainliği suçlamasından kurtulduğuna mı ağlıyordu, son oğlunu da yitirdiğine mi? Kimse sevgisi ve Aşkı ile bu uğurda, vatan için şehit olmuş Kahramanlarımıza ait kahramanlık öyküleri paylaşımımızı okudunuz beğenmeyi ve paylaşmayı unutmayınHikayeler KategoriKısa Hikayeler İbretlik Hikayeler Dini Hikayeler Başarı Hikayeleri Gerçek Yaşam Hikayeleri Sizden Gelen Hikayeler İngilizce-Türkçe Hikayeler Yaşam Tadında Kısa Hikayeler Youtube KISA HİKAYELERSeverek Okuduğunuz hikayelerimize Android uygulamamızı indirerek cep telefonlarınızdan ve Tabletlerinizden Rahatlıkla Ulaşa Bileceksiniz.
Heybeliada’daki Deniz Okulu’ndan mezun olan Ismail Türe, kendi gibi Gelibolulu olan bir genç kizakaptirir gönlünü. Iki sevgili parmaklarina nisan yüzügü taksalar da, birbirlerini çok seyrek görmektedirler. Ismail Türe denizaltida muhabere subayi olarak görevlidir çünkü. Üstegmenin aklina harika bir fikir gelir; nisanlisina isikli mors alfabesini ögretecek, Çanakkale’den geçis yapacaklari geceyi planli oldugu için önceden bildirecek ve böylelikle haberleseceklerdir. Bogazi yüzeyden geçmekte olan denizaltinn kulesindeki denizciler sigara içmekte, sohbet etmektedirler. Aralarindan birinin heyecanli oldugu her halinden belli olmaktadir. Gelibolu kiyilarina geldiklerinde, karanlik içindeki evlerden birinden bir el fenerinin yanip söndügü görülür “Seni seviyorum… ” Arkadaslari gülümseyerek Ismail Türe’ye bakarken, genç asik elindeki fenerle sevgilisine karsilik vermektedir. .. Bu olaydan sonra iki sevgilinin aski düsmez olur denizalticilarin dillerinden. Herkes, haberlesmek için kurulan isik yolunu konusur. Arkadaslari “Evlen artik su kizla da, buradan her geçisimizde selamlasmayi birak artik” diye takilirlar Ismail Türe’ye. Denizaltinin üstünün ve altinin bir oldugu yagmurlu günlerde bile, Çanakkale Bogazin’dan geçilirken, elindeki fenerle ask nöbeti tutan yakisikli denizci gözünü bir an olsun ayirmaz Gelibolu kiyilarindan. Yine bir gün, yirmi yedi yasindaki Üstegmen, Çanakkale’den geçecekleri gün ve saati, denizaltinin ugradigi bir limandan haber verir nisanlisina. Ege Denizi’nden Bogaz’a giris yapacaklarini, en öndeki denizaltinin kulesinde olacagini bildirir. Genç kizin gözüne her zaman oldugu gibi, o gece de uyku girmez. Büyük bir sabirla pencerenin önünde oturmakta ve gözünü hiç kirpmadan denize bakmaktadir. Fenerine yeni pil almis olsa da, arada bir yanip yanmadigini kontrol eder yine de… Birden, dev bir kararti belirir suyun üstünde. Güneyden gelen bir denizalti, penceresinin görüs sahasina girmistir. Genç kiz pencereyi açar ve gecenin karanligina uzattigi elleriyle feneri yakip söndürür. “Seni seviyorum… ” Kulede bulunan denizaltinin komutani Bahri Kunt isareti görünce gülümser “Hay Allah, bu kiz denizaltilari sasirdi. Nisanlisinin denizaltisi bizim önümüzdeydi…” Bir anlik tereddütten sonra Birinci Inönü denizaltisinin komutani Bahri Kunt, yanit gönderilmezse genç kizin telaslanacagini düsünerek, karsilik verilmesini emreder. Yanindakilerin “Ne diyelim komutanim?” diye sormasi üzerine de sunlari söyler “Ebediyete kadar…” O gece Üstegmen Ismail Türe’nin görev yaptigi Dumlupinar, Çanakkale Bogazi’na giris yapan ilk denizalti olmustur. Ama, Gelibolu kiyilarina gelmeden Nara Burnu açiklarinda Isveç bandirali “Naboland” adli gemi tarafindan çignenmekten kaçamamis ve yarali bir balina gibi aci dolu sesler çikararak, Çanakkale’nin karanlik sularinda kaybolmustur. Her sey birkaç dakika içinde gerçeklestiginden, arkadan gelmekte olan Birinci Inönü denizaltisi Dumlupinar’a çarpan geminin yanindan habersizce geçerek, Gelibolu’ya ulasan ilk denizalti olur. Genç kiz, nisanlisindan haber almanin huzuru içinde basini yastiga koydugunda, genç denizci çoktan dalmistir “ebediyete kadar” sürecek olan uykusuna!… Alintidir
Kurmay Yarbay Mustafa Kemal ATATÜRK Mayıs 1, 2020 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri Yaklaşık beş yüz yıl boyunca, üç kıtaya hükmederek birçok ulus ve ülkeyi yönetimi altında toplamış olan Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yaşadığı zor günlerinde, onun egemen olduğu topraklardan pay almak isteyen emperyalist devletlerin, İstanbul’a ulaşmak için birleşerek yüklendikleri Çanakkale Boğazı’nda verilen savaş gerek Türk tarihinde gerekse de dünya tarihinde önemli bir … Daha Fazla 33’üncü Piyade Alayı Mayıs 1, 2020 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri 33’üncü Alay Komutanı Yarbay Ahmet Şevki Bey Çanakkale Savaşları’ndaki zorlu mücadele günlerinde, üstün başarı ve kahramanlık örneği gösteren birliklerden biri de 33’üncü Piyade Alayı’dır. Büyük Türk Şairi Mehmet Akif Ersoy’un, “Şu Boğaz Harbi nedir var mı ki dünyada eşi, En kesif orduların yükleniyor dördü beşi.” diyerek başlayıp ölümsüzleştirdiği ve gerçek … Daha Fazla Yaralandınız Binbaşım Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri Teğmen Mucip’in Defter’inden “Yüzbaşım, Topçular Sırtı üzerinden iki yerinden yaralandı. Ayrılırken bölüğün emir ve komutasını bana bıraktı. O dakikadan itibaren 27. Alay’ın kumandanı oldum.. Artık ölmek ve öldürmek elle tutulacak kadar yakın. Erlerimiz pervasız ve kıvrak atışlarla sırtın en elverişli yerine çabucak yerleştiler. Yüz altmış silahla düşmana ani bir … Daha Fazla Türk Zaferini Kanlarıyla Yaza Yaza İlerleyen Bu Kahramanlar Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri 27. Alay’ın en sağdaki bölüğüne kumanda eden Mucip Bey, 25 Nisan 1915 tarihinde 57. Alay’ın yandan gördüğü taarruzunu şöyle tasvir ediyor “En nihayetinde sağ gerimizden gözlerimizi yaşartan kıpraşmalar görünmeye başladı. Eğer bu devirde mucizeye inanmak lazım gelse, eh bu en büyük bir mucize idi. Artık kâbus veren manzara süngülerimizle … Daha Fazla Ezineli Yahya Çavuş Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri “Askerimizle başındaki 10 bölük ikmal efradından Ezineli Yahya Çavuş’un cesaret ve besaleti sayesindemezkûr koy sahili boydan boya düşman cesetleriyle dolmuştu. Yahya Çavuş kahraman olduğu kadar sebat ve metanı maiyetinde icrayı nüfuzu sayesinde mangaları efradı ile birlikte müteaddit ve dehşetli bombardımana karşı akşama kadar sebat ile düşmanın yüzlerce askerini öldürdü. İkindinden … Daha Fazla Efrat Hem Kurşun Atıyor ve Hem de Süngü Hücumu İçin Emir Bekliyordu Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri 26. Alay 3. Tabur’un 25 Nisan günkü harekâtını Tabur Komutanı Mahmut Sabri şöyle aktarmaktadır “Bugün düşmanın ihracatı beş taburu geçmişti. Fakat iki taburdan ziyadesi mahvolmuştu. Takriben 450 kişi tenakus etti. Aynı zamanda düşman kütleleri fazlalaştı hatta harp çok büyüdü, geceleyin bir süngü hücumu tasmim edildi düşman da bunu biliyormuş … Daha Fazla Kahraman Dardanos Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri “Kepez Burnu yükseltisine tahkim edilmiş Dardanos Bataryası 18 Mart günü elde edilen zaferin en büyük kahramanlıklarından biridir. Bu batarya çatışmasının herkesin konuştuğu diğer sürprizi ise Dardanos! Dardanos ağır çatışmalar sırasında her gün sürekli düşman bombardımana maruz kalıyordu. 18 Mart sonrasında Dardanos’u, bombaların isabet ettiği yeleri, bataryaların yakın ve uzak çevrelerindeki … Daha Fazla Seyit Onbaşı Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri Çanakkale Boğaz Muharebesi’nin en önemli isimlerden birisi hiç şüphesiz Rumeli Mecidiye Tabyası’ndan görevli Seyit Onbaşı’dır. Görev yaptığı topun vinç kolunun bozulması nedeniyle, tabyasındaki ağır toplardan kaldırarak işlemez hale gelen topunun atışını devam ettirmişti. Seyit Onbaşı, 1936 yılında kendisi ile yapılan mülakatta 18 Mart 1915 tarihini şöyle anlatmıştır “Düşman gemileri güdük … Daha Fazla Arkadaşı Gelinceye Kadar Yerini Bırakmamıştır Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri Yüzbaşı Mehmet Hilmi Bey, bataryanın her türlü durumu ile bizzat ilgileniyordu. İşlerin en iyi şekilde yürümesi için ne yapılması gerekiyorsa hızlı bir şekilde yerine getiriyordu. En ufak bir gecikme ya da ihmalin çok büyük kayıplara yol açabileceğini öngörüyor ve buna göre davranıyordu. 7 Mart 1915 tarihinde iki Fransız ve iki … Daha Fazla Mehmet Çavuş’un Taltifi Eylül 18, 2019 Çanakkale Muharebeleri, Menkıbe-Kahramanlık Hikayeleri Müttefiklerin Seddülbahir’de 4 Mart 1915 tarihinde karaya asker çıkarmaları üzerine bölgede bulunan birlikler müdahale etmiş, bu esnada Çanakkale Muharebeleri’nin sayısız kahramanlılarından birisi yaşanmıştır. 27. Alay 10. Bölük’ten Mustafa oğlu Mehmet tüfeğinin mekanizması işlemez hale gelince taş kürek eline ne geçirdiyse saldırmış ve düşmanın geri çekilmesini sağlamada önemli rol oynamıştır. Mehmet … Daha Fazla
çanakkale de yaşanmış hikayeler kısa