Mesnevi türünde Yazılmış bir eserdir. 126 beyitten oluşmaktadır. Türk edebiyatında ilk fabl örneği sayılabilir. Sonunda canından olan, öküz’ e özenen bir eşeğin hikayesi anlatılır. Bknz: Fabl Bknz: Şeyhi Bknz: Harnam FABL. Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Yaşamdan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Bugün daha çok çocuk edebiyatında yer alan fablların, toplumu eğitici; örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı özelliği ile eskiden büyükleri Metin: Ayda Bir Küçük Serçe Şiir türünde yazılmış bu metin 5.sınıf öğrencileri için biraz uzun olmuş. Metinde bir serçenin yolculuğu anlatılmakta. Somut işlemler döneminde olan 5.sınıf öğrencileri için soyut ögelere pek yerilmemiş şiirde. Şiirin dili de öğrencileri zorlayabilecek seviyede değil. Birkimsenin düzenli olarak, günlük olaylarla ilgili yorumlarını, bunlardan kaynaklanan o günkü anlayışlarını, düşüncelerini, üstüne tarih atarak kaleme aldığı kısa yazılara günlük veya günce denir. Günlük, bir anlamda günü gününe yazılan hatıralar olarak değerlendirilebilir. Fabltürünün ayırıcı özellikleri arasında kısalığın, öğreticiliğin, yalınlık ve açıklığın da bulunduğu unutulmamalıdır. Fabl türünün ilk örneği, Hintli filozof Beydeba ‘nın Sanskritçe yazdığı ve Türkçeye 14. yüzyılda Kul Mesut tarafından “Kelile ve Dimne” adıyla çevrilen “Pança Tantra” dır. FrTYXN. FABL Bir tür küçük öyküdür. Olaya dayalı bir anlatımı vardır. Yaşamdan alınan küçücük kesitler, hayvanlar ya da bitkiler arasında geçmiş gibi anlatılır. Bugün daha çok çocuk edebiyatında yer alan fablların, toplumu eğitici; örneklendirme ile kötü davranışlardan caydırıcı özelliği ile eskiden büyükleri eğitmede de kullanıldığı sanılmaktadır. "Fabl" sözcüğünün kökeni Latince "hikâye" manasına gelen "fabıla"dır. Fakat bu sözcük zamanla bir ahlâk ilkesi veya davranış kuralını anlatan kısa sembolik simgesel bir hikâye türünün adı olmuştur. Fabllarda öğretici didaktik bir amaç güdülür, gündelik yaşamla ilgili dersler ve öğütler verilir. Okurlar çoğu zaman verilen dersin veya öğüdün ne olduğunu anlamakta zorluk çekmezler. Çünkü bu ders veya öğüt eserin bir yerinde, çoğu defa sonunda, bir atasözü ya da özdeyiş biçiminde açıkça belirtilir. Fabllarda basit ahlak ilkelerine değinildiği gibi insanların birçok kusurlu yönüne de dikkat çekilir. Fabllarda soyut konular, olay planıyla hem somutlaştırılarak hem de hareket kazandırılarak işlenir. Olaylar bizi güldürürken eğitir. İnsanlar arasında geçen iyi-kötü, cesur-korkak, dürüst-ikiyüzlü, gözü tok-aç gözlü... ve benzeri çatışmalar; bu niteliklerin yakıştırıldığı hayvan kahramanlar arasında geçmiş gibi gösterilir. Fablın da dört öğesi vardır kişiler, olay, zaman, yer. * Kişiler Fablın konusu olan olay, kişileştirilmiş en az iki hayvanın başından geçer. Bunlardan biri iyi ahlaklı bir tipi, diğeri ise kötü ahlaklı bir tipi canlandırır. Fablda ikinci derecede kişiler çok azdır, bazen yoktur. Kişi betimlemesi yoktur. Kahramanlar arasında tilki varsa biz onu kurnaz insan yerine koyarız; aslan varsa cesaretine güvenen biri yerine koyarız. Kısa olay bile bütün yönleriyle değil, yalnızca fabla konu olan yönüyle tanımlanır. Derinlemesine duygu çözümlemelerine yer verilmez. Fabllarda bir de anlatıcı kişi vardır. Bu kişinin de betimlemesi yapılmaz, cinsiyeti verilmez. Anlatıcı kahramanları izler, dersini alır. Böylece dinleyen ile aynı görüşü paylaşır. * Olay Fablın konusu insan başına gelebilecek herhangi bir olaydır. Olay, kahramanın eyleme dönüşmüş beğenme, istek, özlem, öfke, korku... gibi tutkuya dönüşmüş duygularından doğar. Fablin gövdesini bir olay oluşturur, asıl önemli olan fablın anlatılış nedenidir. Buna "ders" denir. Fabl planı dört bölümdür Serim, düğüm, çözüm, öğüt. Serim Olayın türüne, çıkarılacak derse göre kişileştirilmiş hayvanlar ve çevre tanıtımının yapıldığı bölümdür. Düğüm Olay o çevrede verilmek istenen derse göre gelişir. Kısa ve sık konuşmalar vardır. Hemen birkaç konuşma ile olay düğümlenir Çözüm Olay beklenmedik bir sonuçla biter. Fablın en kısa bölümüdür. Öğüt Ana fikir bu bölümde öğüt niteliğinde verilir. Bu bölüm kimi zaman başta, kimi zaman sondadır. Kimi zaman da sonuç okuyucuya bırakılır. * Yer Betimleme yapılmaz fakat çevre çok iyi verilmelidir Orman, göl kenarı, yol... gibi. Olayın geçtiği yer olayla birlikte değişebilir. * Zaman Her olay gibi fabldaki olay da bir zaman diliminde geçer. Kronolojik zaman kullanılır. Ayrıca fabllar Teşhis ve intak sanatları üzerine kurulmuştur. Fabllar manzumşiir veya nesirdüz yazı biçiminde yazılabilirler. FABL TÜRÜNÜN GELİŞİMİ Batıda ve dünyada ilk fabl yazarı olarak Frikyalı Aisopos Ezop gösterilir. Ezop’un 620–650 yılları arasıda yaşadığı ve baskıcı bir yönetim yüzünden düşüncelerini küçük hayvan hikâyeleri ile anlattığı söylenmektedir. Ezop'un fablları MÖ 300 yılında derlenerek yazıya geçirilmiştir. Doğuda ilk fabl örneklerine eski Hint edebiyatında MÖ 200 yıllarında Pançatantra masallarında rastlamak mümkündür. Ancak çok daha sonraki yüzyıllarda MS 100–150 ortaya çıkan bu eserin yazarının kim olduğu ve hangi yıllar arasında yaşadığı henüz bilinmemektedir. Bu türün diğer örneği ise MS 300 yılında Beydeba tarafından meydana getirilmiştir. Beydeba, Kelile ve Dinme adlı eserini Debşelem adlı Hint hükümdarı zamanında yazmış ve ona sunmuştur. La Fontaine, Ezop’un ve Beydeba’nın Latinceye çevrilmiş eserlerinden ve yine kendisinden önce yaşamış, Phaedrus, Planudes, Edmund Spencer gibi şairlerden yararlanarak Fabl türünde usta eserler meydana getirmiştir. Fars edebiyatında yüzyılda yaşamış ve toplumsal eleştirileriyle ilgili eserler kaleme almış olan ünlü mizahçı Ubeyd-i Zakanî ve 11/16. yüzyılda hayatını sürdürmüş olan Muhammed Bakîr Meclisî’nin Fare ile Kedi Muş u Gurbe adlı eserleri vardır. Sadi’nin Gülistan ve Bostan adlı eserlerinde hayvan hikâyelerini anlatan birçok örnek mevcuttur. James Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır. TÜRK EDEBİYATINDA FABL Türkçedeki ilk örneği Harname'dir. Ahmet Mithat, Kıssadan Hisse adlı eserini ahlakî gaye güderek yazmıştır. Bu eserde yazar, Ezop’tan, La Fontaine’den yapmış olduğu çevirilere ve kendi yazmış olduğu fabllara yer vermiştir Recaizade Mahmut Ekrem, La Fontaine’den Horoz ile Tilki, Kurbağa ile Öküz, Karga ile Tilki, Meşe ile Saz, Ağustos Böceği ile Karınca gibi birçok çeviri yaparak bu alanda Türk Edebiyatına katkıda bulunuştur Ali Ulvi Elöve Çocuklarımıza Neşideler, adlı şiir kitabında La Fontaine, Victor Hugo, Lamartine’den yaptığı çevirilerin yanında, yine bunlardan esinlenerek yazdığı fabl türü şiirlere de yer vermiştir. Nabizade Nazım’ın Bir Sansar ile Horoz ve Tavuk adlı eseri vardır Tarık Dursun K.’nın fabl üzerine birçok eseri mevcuttur. La Fontaine, Ezop ve Krilov’dan çeviriler yaparak yayınlayan yazar, hayvanlarla ilgili birçok hikâye de yazmıştır. Nurullah Ataç, Orhan Veli Kanık, Ömer Rıza Doğrul, Kemal Demiray, M. Fuat Köprülü, Vasfi Mahir Kocatürk, Siracettin Hasırcıklıoğlu, Sebahattin Eyüboğlu fabl türü ile ilgilenmiş çeviri yapmış, araştırmalarda bulunmuşlardır. FABL ÖRNEKLERİ Görmüş geçirmiş, anasının gözü bir horoz Tünemiş bir ağacın dalına. Kurnaz tilki, sesini yumuşatarak, ona Dedi ki “Kardeşçiğim, artık dostuz; Barış oldu hayvanlar arasında. Müjde getirdim sana, in de bir öpüşelim; Ama Allah aşkına oyalanma; Çünkü bilirisin ya, başımdan aşkım işlerim. Oysaki siz serbestsiniz daima, İşleri düşünemeyebilirsiniz; Hem artık siz bana yardım da edersiniz. Ama kuzum, in de aşağıya bir Doya doya öpeyim gözlerinden” “Kardeşim” dedi horoz, “Bu mutlu haberinden Daha güzel bir haber almazdım şüphesiz. Bu nefis Bu mutlu haberinden. Üstelik bunu senden öğrenmekle Sevincim iki kat oldu. Ama dur hele… Bunu müjdelemek için olacak, Bak iki tazı geliyor koşarak” Hızlı da koşuyorlar; haydi ben ineyim de Hep birden öpüşelim tazılar geldiğinde. “Hoşça kal “ dedi tilki, “Yolum biraz uzunca, Kutlarız bu barışı yeniden buluşunca.” Çabuk toplayıp tası tarağı, Külhani bir anda tırmandı dağı. Bir iş çıkmamıştı numarasından. O sırada çalının arkasından, İhtiyar horoz kıs kıs gülüyordu. Oyunbazı oynatmak pek tatlı oluyordu. La Fontaine’den çeviren Orhan Veli KANIK ASLAN İLE FARE Herkese saygı göstermeli elden geldikçe. Umulmadık kimselerden fayda görür insan. İşte bu, gerçeği anlatan bir hikâye, Daha nice bin hikâye arasından. Pençesi dibinde bir aslanın, Dalgınlıkla bir fare çıkıverdi. Bu fırsatı kullanmadı sultanı ormanın, Fareye dokunmayıp bir büyüklük gösterdi. Bu iyiliği boşa gitti sanmayın; Kimin aklına gelir ki bir an, Fareye işi düşer aslanın? Ama o da bir gün dışarı çıktı ormandan; Gitti tutuldu bir ağa. Ne çırpınma, ne kükreme… Kâr etmez tuzağa. Bay fare koştu; dişiyle aslanın ağını, Öyle bir kemirdi ki ağ söküldü nihayet. Sabırla zamanın yaptığını; Ne kuvvet yapabilir, ne şiddet. “İyilik eden iyilik bulur.” “Hizmet et benim için, hizmet edeyim senin için.” “İyilik iki baştan olur.” Jean de La Fontaine Çeviren Orhan Veli KANIK MASAL Olağanüstü kahramanların başlarından geçen olağanüstü olayların yer ve zaman belirtilmeden anlatıldığı edebiyat türüne “masal” denir. Halk dilinde anlatılarak oluşan sözlü edebiyat ürünüdür. Masalar bir yazar tarafından sonradan yazıya geçirilir. Masallar nesir, nazım karışık olabilir. Masalların girişinde genellikle tekerlemeler bulunur. Bunlar şiir şeklinde olur.Bir varmış bir yokmuş, evvel zaman içinde, kalbur saman içinde… Masallar, özellikle çocuklara hitap eden eğitsel içerikli metinler olduğu için kolay anlaşılır ve akıcı bir anlatıma sahiptir. Masallar merak duygusunu en fazla uyaran yazı türlerinden biridir. Masalda olayların nasıl gelişeceği kahramanların neler yaşayacağı, masalın nasıl sonlanacağı gibi konularda okuyucu veya dinleyici aşırı derecede meraklanır. Bu bakımdan masallar çok sürükleyicidir. MASAL-EFSANE FARKI Efsane, halkın hayal gücüyle yarattığı “ideal insan tipi” ni verir ve nesilden nesle anlatılır. Efsane ile masallar arasında uygunluk vardır. İki türde de olağanüstü olaylar işlenir. Yalnız, efsane daha inandırıcıdır. Efsanelerde önceleri doğaüstü olayları açıklama amacı vardır; sonraları ise ideal insan tipini betimleme söz konusudur. Ancak masallarda eğiticilik amacı vardır, ders vermek esastır, herhangi bir doğa olayını yorumlamak gibi bir amaç güdülmez. Efsaneleri toplumların inançları, düşünce yapıları, yaşadıkları çevre, hayat şartları ortaya çıkarır. Masallarda ise bu ölçüde bir yerellik yoktur. Masallar evrensel mesajlar içerir. MASAL - DESTAN FARKI Masallar tamamen hayal ürünüdür. Destanlar ise toplumların geçmişte yaşadıkları çok önemli ve iz bırakan olaylardan beslenir. Masallar evrensel öğeler ve temalar içerir. Destanlar ise ulusal nitelikler taşır. Masallarda iyi insan-kötü insan gibi evrensel konular işlenirken, destanlarda bir toplumun tarihine ait yerel değerler aktarılır. MASALIN GENEL ÖZELLİKLERİ Masalın karakteristik özellikleri “konu, olay, yer, zaman, kişi, amaç” tır. A Konu Masallarda her insanı ilgilendiren evrensel değerler ve konular anlatılır. Özellikle çocuklara doğruluk, dürüstlük, iyilik, güzellik, ahlaklı olmak, erdemli olmak, yardımseverlik gibi duygular verilmek istenir. Ayrıca çevredeki kişilerin, olayların ve yöneticilerin eleştirileri de yapılır. Haksızlıklara karşı halkın ve halk içinde bir önderin direnmesi ve sonuçta mutlaka üstün gelmesi işlenir. B Olay Masallar olay eksenli bir edebiyat türüdür. Tamamen hayal ürünü olan bu olaylar, olağanüstü nitelikler taşıyabilir. Masallarda “olamaz” diye bir şey yoktur. Her şey olabilir ve bunlar konu olarak işlenir. C Yer Masalda belirli bir yer, çevre yoktur. Hayali bir yer, çevre söz konusudur. Bunlar da genellikle “Kafdağı’nın arkasında bir ülke, yedi kat yerin altı, periler padişahının ülkesi” gibi hayali yerlerdir. D Zaman Masalda zaman da belirsizdir. Geçmişte bir zamandan söz edilir; ama aslında bu hayali bir zamandır. Masallar geçmiş zaman kipi -miş kullanılarak anlatılır. Bu yönüyle de hikâyeden ayrılır. “Bir varmış, bir yokmuş. Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, pireler berber iken, develer tellâl iken, ben babamın beşiğini tıngır mıngır sallar iken… gibi tekerlemeler aslında zamanın belirsizliğini ve olayın hayali olduğunu da açıklar. E Kişi Masal kahramanları olağanüstü nitelikler taşıyabilir. Masallarda “peri, dev, cüce, cadı, gulyabani, şahmeran, Zümrüdüanka kuşu” gibi hayali kahramanlar karşımıza çıkabilir. Masalda, gerçek hayatta rastlanamayacak kişiler bulunabilir. Kişiler ya iyidir ya da kötüdür. İyiler hep iyilik yapar, kötüler de hep kötülük yapar. İyiler masalın sonunda mutlaka kazanır, kötüler de her zaman kaybeder. F Amaç Masalda eğiticilik esastır. Aslında yerin, kişilerin ve zamanın hayali olması da bundandır. Kimse rencide edilmeden insanlara ders verilir. Herkes masalın sonunda verilen dersten kendisine düşen payı alır. Masallarda kötülükler eleştirilerek okurun ve dinleyenin bu kötüler gibi olmaması istenir. İyiler ve iyilikler de yüceltilir ki okur veya dinleyici iyi olsun ve iyilik yapsın. Bu yüzden özellikle eğitimde masallardan yararlanılır. MASALIN BÖLÜMLERİ Masallar “serim, düğüm ve çözüm” olmak üzere üç bölümden oluşur. Serim Tekerlemelerle giriş yapılır. Kahraman tanıtılır. Konu verilir. Düğüm Kahramanın başından geçen türlü türlü olaylar anlatılır. Okuyucunun merakı tahrik edilir. Olay bir çözüme kavuşturması gereken noktaya getirilir. Çözüm Bu bölümde olay bir sonuca bağlanır. İyiler kazanır. Kötüler kaybeder. İyilere ödül, kötülere ceza verilir. İyi dileklerle masal bitirilir. MASAL TÜRLERİ Olağanüstü öğe, kahraman ve olaylara yer veren öykülerden oluşan “masal” bir terim olarak aslında “Sindirella”, “Çizmeli Kedi”,”Keloğlan” gibi sözlü geleneğin ürünleri olan halk öykülerini kapsar. Ama değişik sanatçılar tarafından kaleme alınan ve sözlü gelenekle ilişkisi olmayan edebi yönü ağır basan bazı eserler de bu türün içinde yer alır. Öyleyse masallar, “anonim masallar” ve “sanatsal masallar” olarak ikiye ayrılabilir. A- Anonim masallar Bu masallar toplumun değer yargılarını, anlayışını, kültürünü, dünya görüşünü yansıtan ürünlerdir. Söyleyeni belli değildir bunların. Toplumun ortak ürünüdür bu masallar. Sözlü olarak nesillerden nesillere aktarılır. Bunlardan günümüze gelenler, derlenmiş ve kitap olarak yayımlanmıştır. Anonim masallar içinde “eğlence” amaçlı olanlar da vardır. Bunlar güzel zaman geçirtmeyi amaçlar. Anonim masallar “zincirleme masallar” şeklinde de olabilir. Zincirleme masallarda sıkı bir mantık bağıyla birbirine bağlanan, küçük ve önemsiz bir dizi olay art arda sıralanır. “Keloğlan” masalları anonim masallara örnek gösterilebilir. B- Sanatsal masallar Bu masallar sözlü kültürün ürünü olan anonim masallardan farklı olarak, toplumda görülen aksaklıkları yermek, bir düşünceyi ortaya koymak gibi belli bir amaca yönelik olarak sanatçılar tarafından yazılır. Yani bunlar anonim değildir. Bu masallar yazanın toplumsal görüşlerini ve dünyaya bakış açılarını yansıtır. Fransız “La Fontaine”in yazdığı hayvan masalları da bu türdendir. Şeyhi’nin “Harnâme” adlı eseri bu masal türüne örnek gösterilebilir. DÜNYA EDEBİYATINDA MASAL Dünya edebiyatında masal türündeki ilk eser, Hint edebiyatının ürünü olan ve Beydeba’nın yazdığı “Kelile ve Dimne” sayılabilir. Fabl şeklindeki bu eserin dışında, “Bin bir Gece Masalları” da bu türün güzel örneklerindendir. Avrupa’da ise masalcılığın temellerini Fransız sanatçı La Fontaine Lafonten atmıştır. Dünya edebiyatındaki başlıca masal yazarları arasında Alman edebiyatında “Grimm Kardeşler” ve Danimarka edebiyatında “Andersen” öne çıkmıştır. TÜRK EDEBİYATINDA MASAL Türk edebiyatında “Keloğlan” en tanınmış masal kahramanıdır. Türk edebiyatında La Fontaine masalları Şinasi tarafından “Tercüme-i Manzume 1859” adıyla Türkçeye çevrilmiştir. Eflatun Cem Güney ise Türk edebiyatının sözlü kültüründen gelen masalları derleyip kitap halinde yayımlamıştır. FABL Kişileri hayvanlar, bitkiler, cansız varlıklar olan ve bir ahlâk dersi veren manzum masallara “fabl” denir. Didaktik şiir türü içinde değerlendirilen bu eserlerde kahramanlar insan dışındaki varlıklar olmasına karşın, anlatılan yine insandır. Fabllar bir tür masal olmakla birlikte bütün hayvan masalları ya da alegorik eserler, fabl sayılmaz. Fabl türünün ayırıcı özellikleri arasında kısalığın, öğreticiliğin, yalınlık ve açıklığın da bulunduğu unutulmamalıdır. Fabl türünün ilk örneği, Hintli filozof Beydebanın Sanskritçe yazdığı ve Türkçeye 14. yüzyılda Kul Mesut tarafından “Kelile ve Dimne”adıyla çevrilen “Pança Tantra”dır. Eski Yunan edebiyatında Aisopos Ezop ve Fransız edebiyatında La Fontaine, fabl türünün Batı’daki en önemli temsilcileridir. Türk edebiyatında fabl türünde ilk denemeleri ise Şinasi ve Ahmet Mithat Efendi yapmıştır. KARGA İLE TİLKİ Bir dala konmuştu karga cenapları; Ağzında bir parça peynir vardı. Sayın tilki kokuyu almış olmalı; Ona nağme yapmaya başladı “Ooooo! Karga cenapları, merhaba! “Ne kadar güzelsiniz; ne kadar şirinsiniz “Gözüm kör olsun yalanım varsa “Tüyleriniz gibiyse sesiniz “Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın. Keyfinden aklı başından gitti bay karganın; Göstermek için güzel sesini Açınca ağzını düşürdü nevalesini. Tilki kapıp onu dedi ki “Efendiciğim, Size küçük bir ders vereceğim; Alıklar olmasa iş kalmaz açık gözlere; Böyle bir ders de değer sanırım bir peynire” Karga şaşkın, mahcup biraz da geç ama, Yemin etti gayrı faka basmayacağına. Çev Orhan Veli 6. Sınıf Türkçe Fabl türünde bir metin araştırınız. konusunu kısaca ve uzun ele türünde bir metin araştırınız. konusu ile ilgili kısaca bir yazı örneği ;Cevap Kahramanları bitki hayvan olan fablda amaç ders vermektir. Bir nevi hayvan masallarıdır. Güvercin ve karınca kısa fabla ve Karınca Çok susayan bir güvercin su içmek için bir dere kıyısına inmiş. Tam eğilip içerken bir karıncanın suya düştüğünü görmüş. Zavallı karınca , çıkmak için çırpınıp duruyormuş. Güvercin, karıncaya çok acımış. Kıyıdan aldığı bir çöpü suya bırakmış. Karınca da çöpe tutunarak kıyıya çıkmış. Bu sırada oradan geçen bir avcı, güvercini görünce sevinmiş. Ne güzel bir av” diye düşünmüş. Her şeyden habersiz güvercine silahını çevirip nişan almış. Karınca bunu görünce avcının çıplak topuğundan ısırmış. Avcı da acı ile haykırmış. Avcının sesini duyan güvercin de havalanıp uçmuş. Böylelikle karınca da güvercinin yaptığı iyiliğin altına türünde bir metin araştırınız. konusu ile ilgili uzun bir yazı örneği ;Cevap Tarla Faresi ile Şehir FaresiBir tarla faresi bir şehir faresiyle arkadaş olmuş, bir gün birlikte yemeğe çağırmış. Ev faresi gelmiş, ama bakmış ki otla buğdaydan başka bir yiyecek yok. Hoşlanmamış. Tarla faresine “A dostum!” demiş, “bu senin yaşamana karınca gibi yaşamak derler. Bense, önümdeki önümde, ardımdaki ardımda, bolluk içinde benimle gel, bizim evdekileri paylaşır, ikimiz de mis gibi geçiniriz.” İkisi de hemen kalkıp yola düzülmüşler. Ev faresi arkadaşına sebzeler çıkarmış, buğday çıkarmış, incir, peynir, bal, yemiş çıkarmış. Tarla faresinin ağzı kulaklarına varmış “Ben ne dedim de bu güne kadar tarlalarda kaldım!” diyerek yemeğe oturacakları sırada bir adam gelmiş, kapıyı açmış. İki fare, gürültüden korkup her biri bir deliğe girmiş. Gürültü dinince çıkmışlar, incirden tadacaklarmış, bu kez de başka biri odadan bir şey almaya gelmiş. Gene bir deliğe kaçmışlar. Bunun üzerine tarla faresi karnının açlığını unutup arkadaşına “Dostum” demiş, “bana izin! Sen doyasıya yiyip içiyorsun, can besliyorsun, ama türlü türlü tehlikeler, türlü türlü korkular geçiriyorsun. Ben gene gidip buğdayımla arpamı yiyeyim yoksul yemeğidir ama ne de olsa gönül rahatıyla yenir.” Fabl türünde bir metin Hakkında Soru Sormak İster Misiniz ? Yorum ve Düşüncelerinizin Bizim İçin Ne Kadar Değerli Olduğunu Biliyor Musunuz ? Destek ve Yorumlarınız için Tıklayınız... Ödeci AS Fabl Örnekleri KısaKARGA İLE TİLKİBir dala konmuştu karga cenapları; Ağzında bir parça peynir vardı. Sayın tilki kokuyu almış olmalı,Ona nağme yapmaya başladı “-Ooo! Karga cenapları,merhaba! Ne kadar güzelsiniz,ne kadar şirinsiniz! Gözüm kör olsun yalanım varsa. Tüyleriniz gibiyse sesiniz, Sultanı sayılırsınız bütün bu ormanın.” Keyfinden aklı başından gitti bay karganın. Göstermek için güzel sesini Açınca ağzını,düşürdü nevalesini. Tilki kapıp onu dedi ki “Efendiciğim, Size güzel bir ders vereceğim Her dalkavuk bir alığın sırtından geçinir, Bu derse de fazla olmasa gerek bir peynir.” Karga şaşkın,mahcup,biraz da geç ama, Yemin etti gayrı faka basmayacağına. Jean de La Fontaine TİLKİ İLE KEDİTilki ile kedi sohbet durmadan ne kadar hilekar ve kurnaz olduğunu göre düşmanları onu alt edemezmiş çünkü onlardan kurtulacak bir sürüoyun ve hile bilirmiş. Kedi biraz da utanarak;”Ben fazla oyun bilmem ki!” demiş.”Düşmanlarımın elinden kurtulmak için bir tek yol bilirim,o da kaçmaktır.” Tilki;”Kedi kardeş!” demiş,”Ben her tehlike karşısında başımın çaresine bakabilirim ama senin durumuna bir gün düşmanların seni çabuk alt edecek.” Az sonra bir sürü tazının bağrışmalarını avcı topluluğuna ait olan bu köpekler,bütün hızlarıyla kendilerine doğru hemen,yanındaki bir ağacın dallarına sıçrayarak en üstteki bir yaprak kümesinin içine saklanmış. Tilki ise;”Acaba şu hileyi mi yapsam,yoksa bu hileyi mi?” diye düşünmeye o kadar çok hile biliyormuş ki,hangisini uygulamasının daha doğru olacağına karar birisini uygulayacakmış ki,tazılar etrafını çevirip tilkinin işini bitirivermişler. Bütün olanları yukarıdan seyreden kedi,çok hile bilmediğine BÖCEĞİ VE KARINCAAğustosböceği bütün yaz Saz çalmış, türkü söylemiş. Karakış birden bastırınca Şafak atmış zavallıda; Bir şey bulamaz olmuş yiyecek Koca ormanda ne bir kurtçuk, ne bir sinek. Gitmiş komşusu karıncaya — Aman kardeş, demiş, hâlim fena; Bir şeycikler ver de kışı geçireyim. Yaz gelince öderim, Hem de faizi maiziyle; Ağustosu geçirmem bile. Ödemezsem böcek demeyin bana. Karınca iyidir hoştur ama Eli sıkıdır Can verir, mal vermez. — Sormak ayıp olmasın ama, demiş; Bütün yaz ne yaptınız? — Ne mi yaptım? demiş ağustosböceği; Gece gündüz türkü söyledim; Fena mı ettim sizce? — Yoo, demiş karınca, ne mutlu size; Ama hep türkü söylemek olmaz; Kışın da oynayın ASLANVaktiyle ormanın birinde,canavar mı canavar bir aslan kan döker,canını yakmadık tek bir hayvan bile yaşadığı sürece,hiçbir hayvan rahat yüzü hayvanlar ondan nefret eder,ölümünü beklermiş. Bu zalim aslan sonunda kuvveti dişler de dökülünce herkesin maskarası hayvan ona yardım etmiyor ve onunla bir gün oturup karar almışlar;”Gelin hep beraber,bize bunca kötülük eden bu zalim aslanı iyice bir dövelim. Yaptıklarının cezasını,az da olsa gömüş olsun böylece.” Sonunda bütün hayvanlar aslana bir dövmüşler boynuz vuruyor,diğeri çifte atıyor,bir başkası bir öç almışlar İLE FAREHerkese saygı göstermeli elden geldikçe. Umulmadık kimselerden fayda görür insan. İşte bu,gerçeği anlatan bir hikaye, Daha nice bin hikaye arasından. Pençesi dibinde bir arslanın, Dalgınlıkla bir fare çıkıverdi. Bu fırsatı kullanmadı sultanı ormanın, Fareye dokunmayıp bir büyüklük gösterdi. Bu iyiliği boşa gitti sanmayın; Kimin aklına gelir ki bir an, Fareye işi düşer arslanın? Ama o da bir gün dışarı çıktı ormandan; Gitti tutuldu bir ağa. Ne çırpınma, ne kükreme … Kâr etmez tuzağa. Bay fare koştu; dişiyle arslanın ağını, Öyle bir kemirdi ki ağ söküldü nihayet. Sabırla zamanın yaptığını; Ne kuvvet yapabilir, ne şiddet. “İyilik eden iyilik bulur.” “Hizmet et benim için, hizmet edeyim senin için.” “İyilik iki baştan olur.” Jean de La Fontaine Çev. O. Veli Kanık TAVŞAN İLE KAMLUMBAĞA Tavşan ikide bir böbürleniyor -Kimse benden hızlı koşamaz, diyormuş. Sonunda kaplumbağa dayanamamış -İstersen yarışalım, demiş. Koşuya başlamışlar. Tavşan epeyce yol aldıktan sonra,"Hıh, o sırtı kabuklu hayvancık sürüne sürüne kim bilir ne zaman sonra bana yetişir?" diye düşünmüş. -Şu ağacın altına biraz uzanıp dinleneyim, demiş. Uyuyakalmış. Kaplumbağa ağır yürüyüşü ile yürümüş yürümüş, hiç dinlenmeden yol almış. Tavşan bir ara gözünü açmış. Bir de ne görse beğenirsiniz, kaplumbağa neredeyse yarışı bitirmek üzereymiş. Hemen fırlamış, rüzgar gibi koşmaya başlamış. Ama ne çare, kaplumbağaya yetişememiş. Böylece tavşan yarışı kaybetmiş. Aldırış etmemenin cezasını çekmiş. Kaplumbağa ise düzgün adımlarla, durmadan yürüdüğü için yarışı İLE KÖPEK Bir köpek ormanda gezerken kurtla ve çok zayıflamış olan kurt,ayakta zor kurdun bu haline çok üzülmüş.”Ne kadar kötü görünüyorsun böyle kurt kardeş?”demiş.”Herkes bizi düşman bilse de,biz uzaktan sana yardım etmek isterim.” “Hiç sorma.” demiş kurt.”Ağır bir hastalığa yakalandığım için uzun süre iyileştim ama bir av yakalayacak kadar gücüm kalmadı de böyle aç susuz dolaşıyorum artık.” “Sen hiç üzülme.”demiş köpek.”Ben sana yardım akşam sahibimin düğünü var. Akşam olunca köyün dışındaki çalılıklara sana düğün yemeklerinin artıklarını taşırım.” Birkaç gün boyunca köpek tarafından beslenen kurt,sonunda kendini toparlayıp eski kuvvetine edip vedalaştıktan sonra da ormana gitmiş. Aradan yıllar iyice yaşlanınca sahibi onu dışarı aylak aylak gezen köpek,eski dostu kurtla karşılaşmış.”Hayrola?” demiş kurt.”Çok perişan görünüyorsun.” Köpek içini çekip;”Yaşlandım artık!” demiş.”Sahibimin işine yaramadığım için beni kovdu.” Kurt;”biz eski dost değil miyiz?” demiş.”Şimdi yardım etme sırası hayatımı nasıl kurtarmıştın?Hemen bir plan buldum!Senin sahibinin küçük bir çocuğu vardı değil mi?Şimdi ben gidip onu kaçıracağım,sen de geri sahibin seni el üstünde tutacak.” Bu sözleri söyleyen kurt,kaşla göz arasında gidip,çocuğu ormana herkes silahlanıp ormana koşmuş ancak daha ormana girmeden,yaşlı ve işe yaramaz diye evden kovdukları köpeğin çocuğu geri getirdiğini görmüşler. Bu olaydan sonra yaşlı köpeğin itibarı öyle artmış ki,insanlar onunkahramanlığını yüzlerce yıl çocuklarına anlatmışlar. Kurtla köpek arasındaki bu danışıklı dövüşü hiç kimse İLE LEYLEK Tilkinin iyiliği tutmuş bir gün ! Leyleği yemeğe buyur etmiş - Ama, demiş tilki, bizde misafir Umduğunu değil bulduğunu yer. Meğer tilkinin cimrisi hepsinden betermiş Bir çorba çıkarmış topu topu O da sulu mu sulu Hem nerden getirse beğenirsiniz? Tabakta. Leylek gagasıyla uğraşadursun Tilki bitirmiş hepsini bir solukta. Leylek kızmış, ama çekmiş sineye. Bir zaman sonra O da tilkiyi buyur etmiş yemeğe. - Hay hay, demiş tilki, nasıl gelmem? Ben dostlara naz etmesini sevmem. Tam saatinde gelmiş. Leyleğe türlü diller dökmüş. Şu güzel bu güzel, Hele yemeğin kokusu Gel iştahım gel! Gerçi tilkilerin iştahı Pek nazlı değilmiş ama Et kokusu başka şeymiş. - Kuşbaşı galiba,demiş Bayılırmış etin böylesine Hele kıvamında pişmişine. Derken yemek sofraya gelmiş, Gelmiş ama nasıl? Kokusunu al, eti arada bul! Dar boğazlı upuzun bir çömlek içinde Tam leyleğin gagasına göre Tilki burnunu burgu etse nafile. Kısmış kuyruğunu evine dönmüş. Aç kaldığına mı yansın Bir kuşa rezil olduğuna mı? El alemi aldatanlar Bu masal size Bir gün sizi de sokarlar Kurduğunuz kafese ... Jean de La Fontaine KEÇİ CAN PAZARINDAKeçiciğin aklı bir karış havada ya, sürüsünü bir yana bırakmış, bir başına otlaya otlaya çekip gitmiş. Hain koca kurt, kaçırır mı; hemen görmüş keçiciği "Heh, işte ağzıma lâyık bir lokma. Yaşasın!" demiş. Keçicik, bakmış can pazarı. Hiç kurtuluş murtuluş yok "Eh, n'apalım, demek kaderimizde sana yem olmak varmış kurt ." demiş. "Madem ölüm kapıya geldi, bari bana biraz kaval çal ki,neşeleneyim, kendimi unutup öyle öleyim.."Kurt, "Son isteği zavallının... "demiş. Bulmuşbir kaval,füyt füüyt çalmaya başlamış. Kurt çalmış, keçicik, oynamış. Derken ötelerden kaval sesini alan köpekler koşturmuşlar; gelmişler, kurdu önlerine düşürüp bir güzel kovalamışlar. Kaçmadan önce,kurt, durumu anlayıp oyuna geldiğini sezinlemiş "Suç sende değil bende. Neme gerekti benim kaval çalmak, neme gerekti bana köçekli kurban!" demiş. Zamansız bir işe kalkışmanın sonu budur. Ölçmeli, biçmeli adımını ona göre atmalı. Tersi oldu mu, işte böyle Dimyat'a pirince giderken evdeki bulgurundan olursun. Aisopos, Ezop Masalları, Tarık Dursun K. Mayıs 1981.SALYANGOZ VE EVİSalyangozları bilir misiniz? Onlar da tıpkı kaplumbağalar gibi evlerini sırtlarında taşırlar. Bir zamanlar,evini sırtında taşımaktan hoşlanmayan sevimsiz bir salyangoz evinin rengi de hiç hoşuna gitmezmiş. Bizim salyangoz,kelebek ve uğurböceğini çok bir onlarla dertleşir,sırtında taşıdığı evi onlara şikayet edermiş.”Ah keşke!” dermiş.”Evimi sırtımda taşımak zorunda taşıyorum,bari sizin ki gibi bol desenli ve renkli olsaydı.” Kelebek ve uğurböceği bir gün salyangoza;”Sevgili arkadaşımız!” demişler.”Hani evim renkli olsun diyorsun ya,biz çaresini olan bir tırtıl ona götürürsek eğer, evini rengarenk boyar.” Salyangoz buna çok sevinmiş.”Ne duruyoruz!Hemen gidelim.” düşmüşler yola. Tırtılın kapısını misafirleri dinleyen tırtıl, boyalarını ve fırçasını alıp çalışmaya salyangozun evine çok güzel desenler yeni görüntüsünü beğenmiş beğenmesine ama yine de evinin sırtında olması onu çok üzüyormuş. Dönüş yolculuğunda üç arkadaş şiddetli bir yağmura ve uğurböceği öyle ıslanmışlar ki,sele kapılmaktan zor kurtulmuşlar. Oysa salyangoz hemencecik evinin içine girmiş. Yağmur dinip de evinden dışarı çıkınca,arkadaşlarının perişan halini görüp da kendi kendine şöyle düşünmüş”İyi ki saklanabileceğim bir evim olmasa da,Rengi olmasa da beni yağmurdan koruyor ya.” Sevimli salyangoz bu olaydan sonra bir daha hiç üzülmemiş. Daha çok manzum şeklinde yazılan insan dışındaki varlıklar arasında geçen hayali olayların anlatıldığı hikayelere fabl denir. İnsanlar arasında gerçekleşen olaylar alegorik bir şekilde hayvanlar arasında geçmiş gibi anlatılır. Böylelikle soyut konuların somutlaştırılması sağlanmış türde çocuklara hayvanlar üzerinden hikayeler anlatılarak hayatla ilgili dersler ve öğütler verilir. İlk başlarda bir nazım türü olarak kabul edilen fabl, zamanla nesir yani düz yazı olarak da yazılmaya başlanmıştır. “Fabl” sözcüğünün hikaye manasında kullanılan ve latince kökenli olan “Fabıla” kelimesinden geldiği türü denilince dünyada akla gelen ilk yazar La Fontainedir. 17. yüzyılda yaşayan La Fontaine, fabllarını yazarken Hitnli Beydaba ve ünlü Yunan masalcısı Ezop’tan etkilenmesine rağmen “Fabl”ı bir tür haline getirmeyi amaç çocuklara ahlaki anlamda bir ders verebilmektir. Bu hikayelerde toplumun eleştirilen ve aksayan tarafları ele ÖzellikleriKahramanlar insan dışı canlı ya da cansız varlıklardır. Bu varlıklara verilen özellikler bu türün zenginliğini ve intak sanatları özellikle de çocuklara ahlaki anlamda ders vermek, ibretlik olaylar anlatmaktır. Çoğu fablın sonunda verilen bu ders açıkça belli edilir. Bu nedenle istenilen hedefe kolayca vermek amacı güttüğünden şeklinde ya da düz yazı olarak oluşturulabilir. İlk zamanlarda daha çok nazım şekilde kullanıldıkları olarak da halk arasında yaygınlaştığı konular genellikle bir ormanda, göl kenarında türde birtakım hayvanlara bazı simgesel özellikler yüklenmiştir tilkiye kurnazlık, yılana sinsilik, koyuna saflık, karıncaya çalışkanlık gibi…Çocukların eğitimlerinde sıklıkla kullanılan edebi türlerden iyi davranış, yardımseverlik gibi davranışlar oluşturmayı hitap ettiğinden anlatımda sadelik dört ayrı bölümden oluşmaktadır serim, düğüm, çözüm ve öğüt. Serim bölümünde kişi unsurları hayvanlar tanıtılır. Düğüm bölümünde olaylar gerçekleştirilir ve çözüm bölümünde olaylar bir sonuca ulaştırılır. Öğüt bölümünde ise hikayeyi oluşturan düşünce verilir. Dünya Edebiyatında FablDünya edebiyatında fabl denilince akla gelen ilk isim La Fontaine olmaktadır. Her ne kadar başka yazarlardan etkilense de fablın bir tür haline gelmesinde büyük bir katkısı edebiyatında bu türün ilk örneği olarak yaşayan Beydaba’nın Kelile ve Dimne adlı eser kabul görmektedir. Biri iyi, diğeri ise kurnaz olan iki çakaldan oluşan kahramanlar, birbirlerine kıssadan hisse hikayeler anlatmaktadır. Eser Sanskritçe olarak yazılmış ve daha sonra Arapçaya tercüme edilmiştir. Bu hikayeler bu türün gelişimine kaynaklık önce yaşayan Yunan Ezop, hayvanlar üzerinden birçok hikaye yazmıştır. Ezop masalları batıda çok Edebiyatında FablTürk edebiyatında yazılan ilk fabl örneği olarak Şeyhinin Harnamesi kabul edilmektedir. Başına gelen bir olaydan sonra eleştiri yapmak amacıyla yazdığı Harname’de Şeyhi, bir eşek üzerinden hikayesini Döneminde de Ahmet Mithat Paşa, Kıssadan Hisse adlı kitabında dünyadaki fabl örneklerini tercüme ederken, kendi yazdığı fablları da yer Veli’nin La Fontaine’den tercüme ettiği fabllar da büyük bir ilgili ve Masal Farkları Nelerdir?Bazı kaynaklar fabl türünü masalların bir alt kolu olarak göstermektedir. Ancak biz fablı ayrı bir tür olarak ele almaktayız. İki türün arasındaki farkları iyice kavrayabilmek için “fabl nedir?” sorusunun cevabını iyi bilmek gerekmektedir. Masal ve fabl arasındaki farklılıklar ise şu şekildedirMasallar mutlaka bir tekerleme ile başlar. Ancak fabl türünde tekerlemeler iyi bir sonla biterken fabllarda ibret verici bir son insanlar kahraman olabilirken fabllarda sadece hayvanlar kahraman nesir yani düz yazı şeklinde oluşturulurken fabl şiir ya da düz yazı şeklinde anlatılabilir. İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK YAZILAR ⇒ PDF / Slayt ⇒ Masal ⇒ Ders Konuları ⇒ TYT Türkçe ⇒ AYT Edebiyat

fabl türünde kısa bir metin